reklam 1

Montaigne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Montaigne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Montaigne, Stefan Zweig

Kimse toplum dışı sayılmak, sürülmek, zindana atılmak ve kovulmak tehlikesiyle karşı karşıya değildi. Bu nedenle Montaigne, kuşağımıza çoktan kırıldığına inandığımız birtakım zincirleri koparmak için anlamsızca çaba harcıyormuş gibi gözüküyordu; ama kaderin bu zincirleri, üstelik her zamankinden daha katı ve acımasız bir biçimde yeniden hazırladığının farkında değildik.”

Yirmili yaşlarında, özgürken, önündeki, sınırsız umut vaat eden uzun hayata bakarken, Montaigne'in Denemeler'i, Zweig için edebi değerinden öte bir anlam taşımaz. Dünya artık 16. yüzyılın karanlıklarını aşmış, değişmiştir. Özgürlük bireylerin doğuştan sahip oldukları bir haktır. Onun için yapılan mücadeleler, din adamlarının ve yöneticilerin hırslarına kurban edilen milyonlarca insan, hepsi geçmişte, yüzyıllar öncesinde kalmıştır. Artık düşündüklerini söyleme ve yazma özgürlüğüne sahiptirler. Aslında 19.yüzyılda bunun aksinin olduğu bir dünya aklına bile gelmez.

Ama şartlar çok çabuk değişir. 1940'la gelindiğinde yaşam hayal bile edemeyeceği kadar güçleşir. Zweig, Nazi dehşeti yüzünden ülkeden ülkeye göç etmek zorunda kalır. Ama sanırım yaşadığı duygusal çöküntünün yanında bunun lafı bile olmaz. Nazilerin uyguladığı kitlesel vahşet karşısında, insan olarak kalmak, akıl sağlığını korumaya çalışmak çok da kolay değildir. İşte tam da bu yüzden, çocukluğuna dair ilk anıları, sokaklarda yaşanan toplu kıyımlar olan ve hayatının sonuna kadar da, salgın hastalıklardan daha çok insanı yok eden mezhep kavgalarının tam ortasında ayakta kalmaya çalışan Montaigne'i anlamaya başladığını, onunla duygudaşlık kurduğunu söyler.
Montaigne, bu kader ortaklığından sonradır ki benim için onsuz edemeyeceğim bir yardımcıya, teselli kaynağına ve dosta dönüştü. Çünkü kaderi bizimkine gerçekten çok benziyordu.”

Stefan Zweig, Nazi dehşetinden kaçarak gittiği Brezilya'da, çıldırmış dünyadan uzaklaşmak için, insanlığın yine sınavdan geçtiği başka bir zamanda, dört yüz yıl öncesinde, insan olarak kalmayı başarmış bir dosta sarılır. Montaigne biyografisi Zweig'ın ölmeden önce üzerinde çalıştığı üç eserden biri olur. Ona göre Montaigne, “...dünyadaki her homme libre'nin yani her özgür insanın ilk atası, koruyucusu ve dostu, bu yeni, ama yeniliğine rağmen sonrasız bilim dalının, kendini her şey ve herkes karşısında ayakta tutabilme biliminin en iyi öğreticisi” dir.

Montaigne'in denemeleri tek bir konuya yoğunlaşmıştır. “Ben” ve Ben'in özü”. Sürekli kendini, tepkilerini, duygularını, düşüncelerini inceleyerek bir anı diğerini tutmayan benliğinin izini sürer. Bunları felsefe ve tarihin süzgecinden geçirir, denetler, yorumlar.
Montaigne'in aradığı hem kendi belirginleşme biçimlerini saptamak isteyen, içimizde olan “Ben” dir, hem de öteki, hepimizde ortak olan yandır. Tıpkı Goethe'nin ilk bilgiyi araması gibi, Montaigne de ilk insanı, katıksız insanı, kişiliği henüz hiçbir şeyin damgasını taşımayan, ön yargıların, yarar düşüncelerinin gelenek ve göreneklerin, yasaların etkisiyle yozlaşmamış arı biçimi arar.”

Korku ve umuttan, kendini beğenmişlik ve gururdan, kör inançlardan, kamplaşmadan, dünya görüşlerinden, ihtirastan, paradan, bağnazlıktan, sabit fikirden, hırstan, şehvetten, aileden, çevreden özgür kalarak kendi benliğini bulmaktır amacı. Çünkü Kendisi için özgür düşünen, yeryüzündeki bütün özgürlükleri de onurlandırmış olur.İnsan, ancak bunlardan kurtulabilirse, kendi Ben'ini “devlete, aileye, çağa, koşullara, paraya, varlığa ait olmaması gereken “Ben”i” bulabilirse yeryüzündeki çeşitliliği, çokluğu ve aynı zamanda birliği görebilir. Özgürlüğün götüreceği yer Montaigne' de olduğu gibi aklın yolunu izlemektir. Ön yargıların etkisinde kalmadan, her şeye aynı tarafsızlıkla ve hoşgörüyle yaklaşmaktır. Yaşamaktan sevinç duymaktan başka bir hedefi olmayan Ben” i yaratmaktır, “insanın kendi kendisi olmayı bilmesidir”, “kişiliğini korumayı ve kendine özgü biçimde yaşamayı başarmasıdır”.

Ne yazık ki dünya bugün de ne Montaigne'in ne de Zweig'ın dünyasından daha özgür ve güvenli  değil, hiç olmamış ve muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak. İşte bu yüzden Stefan Zweig'ın yazdığı gibi;
Montaigne'in bundan yüzlerce yıl önce söyledikleri, kendi bağımsızlığını koruma peşinde olan biri için geçerliliğini ve doğruluğunu hep korumaktadır. Bizlerin en çok teşekkür borçlu olduklarımız ise şu sırada yaşadığımız gibi insancıl olmaktan uzak zamanlarda içimizdeki insanı güçlendirenler, sahip bulunduğumuz ve asla yitirilemeyecek tek şeyden, kendi “Ben”imizden vazgeçmememiz konusunda bizi uyaranlardır. Çünkü yeryüzünde özgürlüğü yayabilenler ve ayakta tutabilenler yalnızca herkes ve her şey karşısında kendi özgürlüklerini koruyabilenlerdir.”

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Nasıl Yaşanır; Sarah Bakewell

"Onu çocuklar gibi oyalanmak için ya da hırslı tipler gibi bir şeyler öğrenmek için okuma; hayır onu yaşamak için oku.”
Gustave Flaubert

İngiliz Biyografi yazarı Sarah Bakewell, Nasıl Yaşanır ya da Bir Soruda Montaigne'in Hayatı ve Cevaplamak İçin Yirmi Teşebbüs' de, felsefenin kitap sayfalarına hapsolmuş düşüncelerden ibaret değil, tam tersine yaşamla ve bireyle iç içe olduğunu, Montaigne'in hayatından ve denemelerinden yola çıkarak tek bir soruya, Nasıl Yaşanır sorusuna verdiği yirmi cevapla gösteriyor.

1533 yılında Fransa'nın Périgord bölgesinde doğan Montaigne yargıçlık, belediye başkanlığı ve şarap üreticiliği yapmış. Otuzlu yaşlarının sonunda yazmaya başladığı denemeleri, yüzyıllar boyunca okuyucularına yol göstermeye devam etmiş. André Gide, Stefan Zweig, Virginia Woolf, Gustave Flaubert, Nietzsche, Shakespear ve daha pek çokları Montaigne'i “bir hayat arkadaşı” olarak benimsemiş. Yaklaşık 500 yıl önce yazılan ve “kişisel gelişim” kitaplarının atası olan Denemeler, canlılığından hiçbir şey yitirmeden, her nesli etkilemeye devam ederek günümüze kadar gelmiş.
Durmadan yazılarak değil, durmadan okunarak büyümeye devam etti. Her yeni okuma yeni bir Denemeler anlamına gelir; çünkü okurlar Montaigne'nin yazdıklarına kendi özel bakış açılarından yaklaşıyor, kendi yaşam deneyimleriyle katkıda bulunuyorlar. İşte bu nedenle Denemeler bir kitaptan çok daha fazlasıdır. Montaigne ve onu tanıma şansı elde etmiş kişiler arasında yüzyıllardır sürüp giden bir diyalogdur; konuşulanlar tarih boyunca değişse de, her seferinde, “Benim hakkımda bu kadar çok şeyi nerden biliyor? çığlığı ile başlar.

21.yüzyılda, kimilerine göre hiçbir zaman olmadığımız kadar bireyselleştiğimiz, kimilerine göre bencilleştiğimiz için; kimilerine göreyse kapitalizmle birlikte giderek anlamsızlaşan hayatta tutunacak bir dal arayışımız yüzünden, belki de sadece can sıkıntısından kurtulmak için her gün yeni yöntemler icat ediyoruz. İşin enteresan yanı bilimsel açıdan böylesine bir gelişme içinde olmamıza rağmen sorunlarımıza 500 yıl öncesi kadar bile akıl yürütemeyip, kuantum, evren, melek terapisi, x enerjisi gibi akla ziyan yollarla çözüm bulmaya çalışmamız. Korkarım ki dünya üzerinde bugüne kadar yaşamış toplumlar içinde, geleceğe bıraktığı düşünce mirası açısından en beceriksiz nesil olarak hatırlanacağız. Belki de bütün bunlar doğru soruları bulamadığımızdan. Belki kavramları yanlış tanımlıyoruz ya da daha büyük olasılıkla derdimizin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Arayış içinde ama ne aradığından habersiz zaman geçiriyoruz. Ama neyse ki düşünülmüşü var ve kuantum eğitimlerinden daha zahmetli değil. 

Yüzlerce yıl önce adalet, sevgi, dostluk, iyilik nedir gibi sorularla gençleri kötü yola düşüreceği iddia edilerek ölüm cezasına çarptırılan Sokrates ve ondan daha önce ve sonra kafalarında benzer sorularla dolaşan filozoflar, Stoacılar, Epiküroscular ve Kuşkucuların izinden giden Montaigne, okurlarına ahlaki dersler vermekten özellikle kaçınarak, Sarah Bakewell'in da söylediği gibi sadece kendisi hakkında, kendi kendisiyle çelişmekten de kaçınmadan yazmış.


Yazara göre Montaigne'in “iyi bir hayat nasıl yaşanır” derken kastettiği sadece ahlaklı, dürüst bir hayat değil aynı zamanda “insan olmanın gerektirdiği her şeyi sonuna kadar tadan, tatmin edici ve ongun” bir yaşam;
"Denemeler nadiren okura bir şey öğretmeye ya da açıklamaya çalışıyor; Montaigne, eline kalemi alıp aklından geçenleri yazıveren biri gibi sunuyor kendini. Yaşadıklarını ve ruh hallerini bizzat deneyimlerken kelimelere döküyor. Sonra bu deneyimlerden yola çıkarak kendisine sorular yöneltiyor; ki bunların en başında, Montaigne'i olduğu kadar çağdaşlarını da büyüleyen o en büyük soru geliyor; Nasıl Yaşanır?

İşte Sarah Bakewell' in son derece sürükleyici ve eğlenceli anlatısıyla, keyifle okunan kitabından bu sorunun yanıtları;

Soru; Nasıl Yaşanır?

1. Cevap: Ölümü dert etmeyin;

2.Cevap: Dikkatinizi verin

3. Cevap: Doğun

4. Cevap: Çok okuyun, okuduklarınızın çoğunu unutun ve kalın kafalı olun

5. Cevap: Sevdikten ve kaybettikten sonra ayakta kalın

6.Cevap: Küçük oyunlar oynayın

7.Cevap: Her şeyi sorgulayın

8.Cevap: Dükkanın arkasında size ait bir oda bulunsun

9.Cevap: Candan olun; başkalarıyla birlikte yaşayın.

10.Cevap: Alışkanlık uykusundan uyanın

11.Cevap: Ölçülü yaşayın

12.Cevap: İnsanlığınızı koruyun

13.Cevap: Daha önce kimsenin yapmadığı bir şeyi yapın

14.Cevap:Dünyayı görün

15.Cevap: İşinizi iyi yapın ama çok da iyi yapmayın

16. Cevap: Tesadüfen filozof olun

17.Cevap: Her şeyi iyice düşünüp taşının, hiçbir şeyden pişman olmayın

18.Cevap:Kontrolü bırakın

19.Cevap: Sıradan ve kusurlu olun

20.Cevap: Bırakın da yanıtı hayat versin