reklam 1

15 Ekim 2017 Pazar

Mutfaktaki Tarifbaz; Julian Barnes

Mutfaktaki Tarifbaz; Julian Barnes

Mutfaktan pek çıkmayan, çıktığı zamanlar da yemek programları izleyip, fotoğraflarına bakarak zaman geçiren birisi olduğumdan yemek blogu açarken tarif yazmanın ne derece zor olabileceğini pek düşünmemiştim. Kendim için bir şeyler pişirirken - yazarın tersine- genellikle el alışkanlığı, göz kararı çalışırken tarifleri uygulama konusunda da pek titiz sayılmazdım. Ama blog için yazmaya başlayınca, bardak, kaşık ölçülerinden tartım olmadan asla moduna giriverdim. Yani Julian Barnes'ın deyimiyle, onun kadar değilse de bir tarifbaz olup çıktım. Bu arada evet evet yine o, ta kendisi :)

Romanlarıyla başlayıp denemeleriyle devam ettiğim Julian Barnes' dan bir kitap daha. Çoğumuzun az biraz tanıdık olduğu, bazılarımızınsa korktuğu ya da üşendiği için uzak durduğu, benim de çok sevdiğim bir konu hakkında; yemek pişirmek. Mutfağa geç girmesine rağmen hevesli bir aşçı olan yazar, Mutfaktaki Tarifbaz'da, aşçılık maceralarını, yemek kitapları ve yazarları hakkında yorumlarını, yeni başlayan, başlamak isteyen, yemek pişirmekten hoşlanan herkes için tecrübeyle sabit tavsiyelerini paylaşıyor.

Yemek tarifleri ne kadar güvenilir, yemek yazarları kendi tariflerine ne kadar sadık, yemek kitabı alırken göz önünde bulundurmanız gereken kriterler ne olmalı, mutfak raflarınızda biriken kitapları nasıl elersiniz, çekmece temizliği nasıl yapılmalı, her şeyi mahvettiğinizde nasıl teselli bulursunuz, hangi tür tarifler hiç denenmemeli ya da bir daha asla yapılmamalı, yenebilen ve yenemeyen şeyler, modası geçenler, üç tür misafire hazırlanabilecek pratik yemek fikirleri, alışverişin püf noktaları, mutfak tasarımı gibi hemen her yemek pişirme heveslisinin karşılaşabileceği daha pek çok sorunu ortaya koyup çözümler geliştiren yazar, yalnız olmadığımızı anlayıp yeni tarifler denemek için cesaretimizi toplamamıza yardım ediyor. Ve tabi ki işin en hoş tarafı da tüm bunların bir edebiyatçının kaleminden çıkarak leziz bir okuma keyfine dönüşüyor olması.



Barnes'ın yemek yaparken karşılaştığı güçlüklerin başında, tariflerde kullanılan ölçülerin muğlaklığı geliyor. Hangi boy soğanın orta boy sayılacağı, bir topağın büyüklüğü ve tabi ki tarifte genellikle boyutu verilmemiş o “kupa” nın evdeki hangi kupaya denk düştüğü gibi sorunlar yazarı da epey zorlamış gibi görünüyor. Yemek yazarlarının tarzları da Julian Barnes'ın eleştiri oklarını üzerine çekiyor. “Büyük bir aşçı olmak bir şeydir, doğru dürüst bir yemek tarifi kitabı yazarı olmak başka bir şey;- dahası -tıpkı roman yazmak gibi- yaratıcı bir duygudaşlık ile kesin bir tanımlama gücüne dayanır.” diyen yazara göre teknik konulardaki zorluklar bir yana, yemek pişirmenin duygusal tarafı, aldığımız keyif sanırım hem onun hem de bizim için çok daha önemli.


    “Yemek pişirmek işte bununla ilgilidir. Bir somun ekmek seçersiniz. Tereyağı konusunda cüretkar davranırsınız. Mutfağın altını üstüne getirirsiniz. Artıkları ziyan etmemeye özen gösterirsiniz. Dostlarınızı ve ailenizi doyurusunuz. Bir masanın çevresinde oturup indirgenemez toplumsal bir eylem olan yiyeceği başkalarıyla paylaşmayı sergilersiniz. Tüm kusurlarına ve itiraz edilecek fikirlerine karşın Conrad haklıydı. Bu ahlaki bir eylemdir. Bir akıl sağlığı meselesidir. Öyleyse son sözü bırakalım Conrad söylesin: “titiz yemek pişirmenin özel etkisi” diye yazmıştır, “ zihinsel huzuru, düşünsel zarafeti ve komşumuzun kusurlarına karşı hoşgörülü bakmamızı kolaylaştırır ki bu da iyimserliğin tek sahici biçimidir. Bunlar saygı duyduğumuz özellikleridir.”