reklam 1

5 Ocak 2021 Salı

Sıradan Zaferler; Manu Larcenet


 2018 yılı başında “bizim büyük challenge”ımız için okuyacağım kitapları seçerken bir arkadaşımın önerisiyle tanıştım “Sıradan Zaferler”le. Listenin 24.maddesi “bir grafik roman” seçmem gerektiğini söylüyordu. Bir süre boş boş baktığımı ve listenin bu maddesini başka bir içerikle değiştirip değiştirmemeyi düşündüğümü hatırlıyorum. Sonrasında sosyal medyada öneri istemem ve çok az tanışıklığım olan bir arkadaşımın bu kitabı önermesiyle dokuzuncu sanatın önemli eserlerinden biriyle tanışmış oldum.

Biraz araştırdığımda “dokuzuncu sanat” kavramının 1960 larda Fransa’da kullanılmaya başladığını, ağırlıklı olarak Fransız-Belçika çizgi romanlarıyla özdeşleştiğini öğrendim. Karakarga Yayınları tarafından 2016 Aralıkta basılan Sıradan Zaferler, 2004 yılında Angouleme Uluslararası Çizgi Roman Festivalinde, ki dünyanın ikinci büyük, Avrupa’nın ise en büyük çizgi roman etkinliğiymiş, “en iyi çizgi roman” ödülünü almış. Orijinal adı “Le Combat Ordinaire” olan grafik roman; “combat”, kavga, savaş, mücadele anlamalarına geliyormuş, sıradan kavgalar-savaşlar-mücadeleler olarak çevrilse çok daha uygun olurmuş diye de düşündüm. Bu arada yanlış anlaşılma olmasın, çevirmen Emre Yavuz harika bir çeviri yapmış. 

 "Yaptığım her şeyin babamdan izler taşıması rahatlatıcı ya da tam tersine dehşet verici olabilir. Bana öğrettikleri sadece yapmak ve olmakla açıklanamaz. Kesinlikle onun bir parçasıyım. Kendimi ondan kurtardığıma inandığım zamanlar, geçici olarak sevinçten havalara uçuyorum. Ama kesinlikle uzun sürmüyor. Daha iyi veya daha kötü bir şekilde yüzeye çıkması bir saat bile sürmüyor. Birbirimizden ayrı insanlar olduğumuza bir türlü ikna olamıyorum. Ben onun içindeyim, o da benim içimde. Ben ölüyüm, o hayatta... bu bir gizem. Doğal olarak kendimi anlayabilmem onun kim olduğunu anlamama bağlı." 

Çok sevgili çocukluk arkadaşımın bloğuna yazmam gündeme geldiğinde birçok çok sevdiğim kitap arasında gittim geldim. Ne zaman ki gözüm “Sıradan Zaferler”e takıldı, işte bu dedim, “şişman bir sigara” yaktım ve ana karakter Marco’nun terapistiyle yaptığı konuşmayla başlayan Sıradan Zaferleri bu kez yazmak için okumak üzere elime aldım.

30'larında bekar bir erkek olan fotoğraf sanatçısı Marco’nun varoluş sancıları, yetersizlik hisleri, yaşadığı anksiyete bozukluğu ve panik atakları, değişime direnci, kendini ve çevresini anlama çabası, gerektiğinde psikoterapi almak konusunda istekliliği, bağlanmaktan korkması buna rağmen ilişkiye verdiği değer, babasıyla olan ilişkisi, o ilişkinin şimdiki Marco’yu nasıl etkilediğini fark etme-anlama çabası, aile ilişkileri, aşk ilişkisi, takdir görme arzusu ile dolu diyaloglarla derin bir yolculuğa çıktım.

“İyi-kötü” nün o iç içe geçmişliğinin sorgulandığı, bugün tanıdığı karakteriyle sevdiği komşusunun geçmişini öğrenince, onu nefretle suçladığı, geçmişteki hatalarından dolayı bugün olduğu kişiyi de kabul edemediği ancak aklından da çıkaramadığı bölüm en etkilendiğim bölümlerden biriydi. Bu sorgulamayı tüm roman boyunca, özellikle Emily’nin Marco’yu yüzleştirdiği diyaloglarda görüyoruz. Benim için bir başka etkileyici bölüm de alzheimer olan babasının kendisini öldürmesi sonrasında yaşadıkları, annesinin-kardeşinin-kendisinin yas süreçleri, babasının geçmişi hakkında öğrendikleriyle, içinde yaşattığı o güçlü, yıkılmaz, yok edilemez “baba” figürünün kaybı, bu kayıpla birlikte babasını insan olarak görmeye başlayabilmesi ve kendisini ona daha yakın hissetmesinin anlatıldığı konuşmalar oldu. 

 "Hepimizin acıya, kedere ve eksik kaldığımız şeylere verdiğimiz tepkiler farklıdır. Bazı insanlar bu boşluğu doldurmak için uzun uzun konuşur, tartışır ya da çeşitli teoriler üretir. Kimileri ise tam tersine, çalışkan bir çocuğun matematik problemine odaklanışı gibi sessiz kalır. Bende ise, yoğun acılar uyuşturucu etkisi yapıyor. Konuşsam da sessiz de kalsam bir tarafım boş kalıyor. Duygularımın aniden yok oluşu, sanırım kişisel olarak geliştirdiğim bir tür savunma mekanizması. Bu şekilde hayata devam edebiliyorum. Bir yanım diğer insanlarla kaynaşıp, ilişkiye girip hayatın rutin akışına devam ederken diğer yanım seyircilerden uzak bir şekilde gizli gizli kendi cehennemini yaşıyor."

Burada anlatmaya çalıştığımdan çok daha fazlasını içeren Sıradan Zaferler pek çok kez okunacak bir başucu kitabı benim için.

 “Hiçbir şey gizli değildir ama ortaya çıkartılmak zorundadır ve bulunmak istemeyen hiçbir şey kendini gizlemez.”   

Ebru