Uzun zamandır film izlemiyorum aslında ama Filmekimi’nde kaçırdıklarımı görünce fena üzüldüm. Bu arada gösterime yeni girenler ve girecek olanlardan bir liste de filmler için yaptım.
Paris’te Gece Yarısı bir Woody Allen filmi ve yeniler içinde izlediğim tek film. Bayıldım diyemem ama eğlenceli. Geceleri Paris’in arka sokaklarında kimler dolaşıyor tahmin edin. Hemingway, Scott Fitzgerald, Dali, T.S Eliot, Matisse, Picasso, Gauguin. Hatta Gertrude Stein kahramanımız Gil’in yazmaya çalıştığı romanı okuyup yorum yapıyor. Ama işte görüntüler falan çok güzel, konu ilginç olsa da kendi çağınızı sevinden öte bir şey söylemiyor film.
David Nicholls’ın çok satan romanından uyarlanan Bir Gün romantik filmlerden. Anne Hathaway’i severim, konu da değişik gibi ve çok iyi eleştiriler almış, bakalım ne çıkacak.
Üç Silahşörlerin fragmanını izledim. Üç boyutlu filmin görebildiğim sahneleri ve kostümleri çok iyiydi. Sinemada izlemek gerek.
The Artist yine festivalde kaçırdığım filmlerdendi. Umarım yeniden gösterilir. Sessiz ve siyah beyaz çekilmiş. Sesin filmlere girmesiyle işsiz kalan göçmen oyuncuyu anlatıyor. Müzikler muhteşem. Oyuncular arasında çok şirin ve yetenekli bir köpecik de var.
Melankolia bir Lars von Trier filmi. Konusu enteresan, dünyaya çarpması beklenen bir gezegen ve mutsuz insanlar var. Ama asıl merak ettiğim şey fragmanda şöyle bir gösterilen müthiş sahneler.
Cannes festivalinin de gözdelerinden olan Bisikletli Çocuk sinemaya gelmesini beklediklerimden ama doğrusu pek de ümitli değilim.
Kevin Hakkında Konuşmalıyız, okulda katliam yapan, babasını, kız kardeşini öldüren ve medyanın ilgisini beni seviyorlar diye yorumlayan bir çocukla, nefret ettiği annesini anlatıyormuş. Kaçırmamak lazım.
Beginners, bir baba oğul hikâyesi daha doğrusu homoseksüel olduğunu 75 yaşında, karısını kaybettikten sonra açıklayan bir baba ile ilişki kurmakta zorluk çeken oğlun maceralarını anlatıyor. Bir köpecik de bu filmde var Artist te oynayanla aynı mı acaba?
Gelecek, evlerine yaşlı ve sakat bir kediyi almak isteyen çiftimizin kedi daha eve gelmeden bu sorumluluk karşısında ki bence pek de haksız sayılmazlar yaşadıkları bunalımı anlatıyor. fragmana ve eleştirilere bakarsak çok keyifli bir film.
Olmak İstediğim Yer sanırım yine Filmekimi’nde gösterilen filmlerdendi ama işin güzel tarafı yakında sinemalarda da gösterilecek olması. Cheyenne yani Sean Penn eski bir rock yıldızı, babası öldükten sonra ona nazi kampında işkence yapan SS subayını arıyor. Sean Penn hayranı olarak onu ilk defa böyle bir karakterle ve tiple görmek çok eğlenceli gerçi ne yapsa yakışıyor ama bu seferki başka.
The Tree Of Life yine Sean Penn ve Brad Pitt’in rol aldığı süper bir hikâye. Fragmanda çocukluğun ilk izlenimleri müthiş görüntülerle yansıtılmış bakalım filmin geri kalanı nasıl.
Zamana Karşı gösterime girdi sanırım. Zenginlerin sonsuza dek yaşadığı fakirlerinse 25 yaşında öldükleri yıllar. Alınıp satılabilen zaman bizede pek uzak değil hatta şimdi de herkes onun için çalışmıyor mu? Justin Timberlake’den pek emin olamasam da film ilginç görünüyor.
Margin Call küresel krizin ilk 24 saatini anlatan heyecanlı bir film ayrıca Kevin Spacey’nin başrolde olması da filmin artılarından.
Brad Pitt’in performansının çok beğenildiğini okuduğum Moneyball nerde görürsen izle filmlerimden biri olacak bu yıl. Filmin senaryosu da Social Network’un senaristine ait.
The Rum Diary, gazeteci ve yazar Hunter S. Thompson’ın Puerto Rico günlerini anlatıyor. Johnny Depp’de korsan kılığından kurtulmuş, uzun zaman sonra farklı bir rolde. Fragman çok neşeli görünüyor.
George Clooney’nin başkanlığa aday olduğu ki olsa çok da yakışır, The Ides of March’da oyuncu kadrosunun kalanı da müthiş. Ayrıca entrikalar, hırslı ve kötü politikacılar falan baya heyecanlı bir filme benziyor.