reklam 1

28 Şubat 2025 Cuma

İntihar Dükkanı, Jean Teulé

Beklenmedik şekilde başlayıp biten İntihar Dükkanı, ilk sayfalarda galiba yanlış yerdeyim ya da bu işte bir hata var diyerek başladığım bir roman. Bir distopyanın içinde olduğumu biraz geç idrak etsem de şaşırmak iyi geldi. Belki de arada sırada baş aşağı durmayı denesek hiç fena olamayacak. 

Roman, gelecekte kasvetli ve umutsuz bir dünyada geçiyor. Mutlu olmanın pek de hoş karşılanmadığı bu toplumda Mishima ailesi epey sıra dışı bir dükkan işletiyor. İntihar dükkanı. İntihar etmek isteyenlere kesin çözüm olacak özel malzemeler; zehirler, ipler, çeşit çeşit aletler sunan bir dükkan. Aile, müşteri memnuniyetini ilke edinmiş başarılı bir işletme olarak uzun süredir gururla bu hizmeti veriyor. Ta ki yeni üyeleri Alan aralarına katılıncaya kadar. 

Akıllı uslu Vincent ve Marilyn'den sonra üçüncü çocukları küçük Alan'ın doğumu ile başlayan gariplikler, küçüğün bu dünyaya ve aile işine ters düşen neşesi ve büyüdükçe artan umut dolu gülümsemesi ile ciddi bir sorun haline geliyor. Uygunsuz düşünceleriyle müşterileri intihardan vazgeçirmeye başlamasıysa hem dükkanın işlerini hem de aile içindeki dengeleri iyice bozuyor. 

İntihar dükkanı isminin aksine eğlenceli, yaratıcı bir distopya, kara mizah türünde başarılı bir roman. Ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiyi, umut ve umutsuzluğu, tüketim toplumunda sevgi, neşe, mutluluk gibi kavramları ironik bir dille sorguluyor. 

Alan'ın neşesi bulaşıcı mı? umut ve yaşam sevgisine tutunabilir miyiz? Umarım öyledir. 

İntihar Dükkanı, kara mizahı seven, arada bir baş aşağı durmaktan hoşlananlar için şahane bir seçim olabilir. 


Toza Sor; John Fante

Yine çok uzun bir aradan sonra kürkçü dükkanıma döndüm. Neler olmadı ki diyerek evrenin kötü enerjisini bir kez daha üstüme çekmek istemem ama çok zor ve çok üzücü bir seneyi geride bıraktım. Okumaya pek fırsat bulamadım malesef yine de aklımda kalan iki güzel ve benim için değişik romandan bahsetmek istedim. 

İlki hiç fikrim olmadan sadece ismini beğendiğim için başladığım John Fante'nin Toza Sor (Ask the Dusk) romanı. Bir nevi otobiyografi olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Samimi roman karakterleri arasında ilk sıralarda yer alması muhtemel Arturo Bandini'nin etkileyici ve güçlü hikayesi - Amerikan Edebiyatının önemli roman karakterleri arasına da girmeyi başarmış- Charles Bukowski gibi yazarları da oldukça etkilemiş. 

Kitapta göçmen bir ailenin oğlu olan Bandini, yazar olma hayalinin peşinden Los Angeles'a geliyor. Bir öyküsünü yayımlatmayı bile başarıyor. Günün birinde ünlü bir yazar olma umudunu asla yitirmeden,  küçük bir otel odasında çoğu zaman yarı aç yarı tok, parasız bir halde yeni hikayeler yazmaya çalışıyor.

Bu sırada Camilla Lopez adında Meksikalı bir garsonla tanışıyor. İkili arasında gerilimli bir ilişki başlıyor. Bandini bu kızdan gerçekten hoşlansa da her fırsatta onu aşağılamaktan kendini alamıyor. 

Bu kısımlar kitabın bana kalırsa en vurucu bölümlerinden biri olduğu için spoiler vermek istemiyorum ama Fante'nin uygulamalı bir şekilde roman nasıl yazılır dersi verdiğini de söylemeden geçemem. Yazarın, duyguları yansıtışındaki samimiyeti, anlatısının gücü ve tereddütsüz tavrı okumayı müthiş keyifli hale getiriyor. 

Hayallerini gerçekleştirmeye çalışan bir sanatçının yani Arturo Bandini'nin sıcak ve tozlu şehirdeki hayatını, göçmen olmakla ilgili sorunları, çelişkilerle dolu ilişkisini, düşünce akışlarını, kendi içinde ve dış dünyada var olma mücadelesini, Fante'ye -ki otobiyografi olduğu için karakterle yazar arasında bir ayrım yapmak zor- hayran kalarak okudum.