reklam 1

22 Ekim 2010 Cuma

Kırmızı Pelerinli Kent, Aslı Erdoğan

 “Kırmızı Pelerinli Kent” in arka kapağında  “...kendi izini süren bir yalnızlık öyküsü” anlattığı yazılmış. Evet, Özgür, her köşe başında, karşısına, şiddetin, ölümün çıktığı Rio’da yapayalnız.  Ama onun başa çıkmakta zorlandığı bildiğimiz türde bir yalnızlık değil, Özgür, yalnız olmaktan çok yalnızlığında başbaşa kaldığı, anlam veremediği kendi varlığından mustarip. Tanımadığı ama bir biçimde var olduğunu bildiği, daha doğrusu olması gerektiğine inandığı anlamın, “bilinmeyenin” peşinde “yalnızlığını kuşanıp” Rio’ya gelmiş. Enerjisine hayranlık duyduğu şehrin gerçeklerini kavradığındaysa  tek çaresinin kendi anlamını yaratmak yani yazmak olduğuna karar vermiş. İşte bu yüzden, roman içinde romanla, birbirini tamamlayan iki anlatıyla karşılaşıyoruz. Okumak için geldiği şehirde, parasız, işsiz üstelik üniversiteden atılmış Özgür bir roman yazmaya çalışıyor. Tekinsiz, ölümcül, kırmızı pelerinli, Rio de Janeiro’nun romanında anlatıcı Özgür’ü, Özgür de, kurgusal karakteri Ö. yü seslendiriyor. 

Şiddetin günlük hayatın parçası haline geldiği, insanların kaldırım kenarlarında ölüme terk edildiği, açlığın, yoksulluğun, insani değerleri sorgulattığı ama bir yandan da müziğin, dansın hiç durmadığı kanlı, canlı bir şehir Rio. Belki bu çelişki yüzünden gelmiş şehre, belki de kendi çelişkisine en uygun yer olduğu için seçmiş Rio’yu ama sonuçta her ikisini de uç noktada hissetmeye başlamış. Aşkı ve yaşamı ezip, ne olursa olsun onlardan bir şeyler koparan insanlara hayranlıkla bakıyor, onlarda tıpkı şehrin hissettirdiği yaşamı görüyor. Bir yandan sokaklarda ölmemek için dua ediyor diğer yandan aradığı anlamı bulmak için, ölmek üzere olan insanları farklı ama yakın bir incelemeden geçiriyor. Bedenin yok oluşunda geride kalanı anlamak ister gibi, sanki onların yaklaştığı ölümde de yaşamın izlerini sürüyor. Sırf bu yüzden “en korktuğu şeyi kovalamaktan vazgeçmiyor” Yazmak için yaşadığı romanının sıfır noktasına ulaşmayı başarıyor. 

Aslı Erdoğan, Türkiye’de bilgisayar mühendisliği ve fizik okumuş. Sonra Rio’daki fizik eğitimini yarıda bırakarak yazmaya karar vermiş. İki yıl Brezilya’da yaşamış. 1994’de yazdığı ilk romanı Kabuk Adam’dan sonra bir öykü kitabı olan Mucizevi Mandarin’ i çıkarmış. Kırmızı Pelerinli Kent  1998’de yayımlanmış. Anladığım kadarıyla kendi yaşamından da izler taşıyan bu romanı  Fransızca ve Norveççe’ye çevrilmiş, bir de ödül almış. Öykülerden oluşan son kitabı Taş Bina ve Diğerleri ise 2009’da yayımlanmış. Yakın bir zaman önce de Sait Faik  ödülünü alan  Aslı Erdoğan, yurt dışında da geleceğe kalacak elli yazar arasında gösteriliyormuş.

Kırmızı Pelerinli Kent, ilk Aslı Erdoğan romanım.  Açıkçası sayfalarla beraber  hücum eden “niye aldım ki, bıraksam mı acaba?" düşünceleri  yerini “neden olmasın?” a terketti. Hakkında yazmaya kalkışınca da  “aslında şunu da, bunu da anlatıyor, acaba şöyle mi demek istemiş ” diye kendi kendime konuşmaya başladım. Seveni çoktur eminim ama benim okumaktan özellikle kaçındığım bir tarzda yazıyor diyebilirim. Her duyguyu psikolog koltuğuna uzanmış gibi anlatıyor, hissettirmekten çok çözümlüyor, yorumluyor. Keşfedecek pek bir şey bırakmıyor okuyucuya. Sonra dili çok şiirsel, okumaya bir kere kaptırınca anlam arayışına da girmiyor, güzel, ahenkli kelimelerin içinde kayboluyor, aynı cümlelerin farklı dizilişlerine rastladıkça ayılıp, ilerliyormuyum yoksa olduğum yerde mi dönüp duruyorum diye düşünüyorsunuz. Bazen kelimeleri, bazen de cümle içindeki yerlerini değiştirdiği Rio betimlemelerinde okuyucunun sabrını zorlamak pahasına en güzel cümleleri kurmak için uğraşıyor, aynı imgeyi defalarca yorumluyor, üstelik yaptığının da gayet farkında, romanda bunu itiraf etmekten de çekinmiyor. Siz de “tamam anladım, hava sıcak, terliyorsun, açsın, pasaklısın, sinirlerin bozuk, bezginsin, Rio’da çok pis kokuyor” diye çığlık atmamak için kendinize hakim olup, her sigarasında ve çayında ona eşlik ediyorsunuz. Evet  bence bu kitabı okurken yapılması gereken de bu. Ona eşlik etmek, götürdüğü yere gitmek ve yapmak istediği şeyi anlamaya çalışmak. Sonrasında sevip sevmemek size kalmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder